Sanal müzemiz 24 saat açıktır

23 NİSAN EŞİĞİNDE ÇOCUK MÜZELERİ

Geleneksel müzelerin koleksiyon oluşturma, koruma, belgeleme, sergileme ve eğitim işlevlerine paralel olarak, çocukların gelişimini temel alan, öğrenmeye öncelik tanıyan, çocukların yaşadıkları çevreye, parçası oldukları dünyada olup bitene tanıklık etmelerini sağlayacak bilgi ve malzemeyi araştıran, bu materyali inceleyen, depolayan ve bunları salt çocukların değil gençlerin ve yetişkinlerin de eğitimi amacıyla, çocuk ve gençlerle birlikte sergileyerek ve bu sergilerle ilgili etkinlikler oluşturarak ziyaretçileri ile paylaşan ve sürekliliği amaçlayan bir kurumdur çocuk müzesi.

Dünyanın ilk çocuk müzesi denemeleri aslen farklı içeriklerdeki müzeler bünyesinde keşif odaları ve deneyim üniteleri oluşturularak başladı. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1901’de Simithsonian Enstitüsü’nde bir keşif odası oluşturuldu. Keşif odasının açılması canlı hayvanların vb. doğa tarihi numunelerinin keşif odasına yerleştirilmesi, ziyaretçilerin bu numunelere dokunmalarının sağlanması müzecilikteki çağdaş gelişmelerin habercisi oldu. Smithsonian Enstitüsü 1901’e kadar çok sayıda benzer teşebbüste bulundu. İlk girişimi ornitoloji temelli deney birimi açmaktı. Çocuklar için kuşlar konulu bir sergi üzerinde çalıştı, açtı ve çocuklar için sergi tasarlayan ilk küratörlük de Enstitü bünyesinde yapıldı. Enstitü ilerleyen yıllarda çocuk merkezli yeni öğrenme programlarını gündeme getiren bir okul dışı öğrenme ve katılım ortamı olmayı başardı. Müze ve çocuk ilişkisini öne çıkardı. Bugüne baktığımızda Enstitü’nün çalışmalarının “eğitim ve çeşitlilik” yaklaşımını gündeme taşıdığını görebiliyoruz.

Enstitüden hemen önce dünyanın ilk çocuk müzesi olarak 1899’da Anna Billings Gallup tarafından açılan Brooklyn Çocuk Müzesi eğitimde çeşitlilik ve fırsat eşitliği oluşturmak için çocuklara okul dışı öğrenmeyi olanaklı hale getirecek alternatifler sunmayı amaçlamıştır. Brooklyn Müzesi koleksiyonundan seçilen nesneler ve numunelerle ilkin müze çantaları ve geçici sergiler olarak kendine farklı platformlarda yer bulan müze nihayetinde 1900’lerin başında çocuk merkezli bir keşif kurumu olarak kendini kabul ettirmeyi başarmıştır. Gallup’un amacı eğitimde yeni diyaloglar oluşturmaktı. Çocuklar, eğitimciler ve ebeveynler arasında ilişki kurmayı ve diyaloğu artırmayı planlıyordu. Bu amaçla bu üç grubu kolaylıkla bir araya getirebileceği müzeleri seçmişti. Müzeler çocuklara anlatılmak istemen konuya doğrudan bağlantı sağlayacaktı. Geçmiş bağlamında çocuk ve gençlerin konuyu anlamalarını ve benimsemelerini kolaylaştıracaktı. Tüm duyularını kullanmaları konusunda onları cesaretlendirecekti. Sağlayacağı etkinliklerle yazma, çizme, bedenle ifade etme gibi farklı becerileri geliştireceklerdi. Çocukları grup tartışmasına alıştıracak ve kendilerini ifade becerilerini geliştirecekti. Gallup’un ve Smithsonian Enstitüsü’nün çabaları müzelerin değerini artırmaya yönelikti. Çocukları ve gençleri müzeleri ziyaret etmek, tanımak ve keşfetmek konusunda isteklendirmekti.

İlerleyen yıllarda çocukların sosyal deneyimlerini öne çıkaran etkinliklerin planlanması; onların yalnızca kendi keşfettikleri şeyleri gerçek anlamda kavrayabilecekleri ve öğrenmenin çevredeki nesneler kullanılarak gerçekleştirilebileceği yolundaki kuramların yaygınlaşması çocuk müzelerinin sayısını artırdı. 1960’larda geleneksel müzelerin aksine çocuk müzeleri çocuklarla birlikte yaratıcı sergiler tasarlamaya başladı.

Çocuğu dünyanın pasif alıcısı konumundan çıkarıp bilgiyi kazanmada aktif bir rol almaya yönlendiren çocuk müzeleri, keşif merkezleri, çocukluk müzeleri, bilim ve teknoloji merkezleri gibi bir yaparak ve yaşayarak öğrenmeye dayanan birçok okul dışı öğrenme ortamı dünya genelinde 1950’lerden sonra artış göstermeye başladı. Bu örnekler çocukların birbirlerinden öğrenmelerinin ne kadar değerli ve yapıcı bir süreç olduğunu da gösterdi ve yeni öğrenme kuramlarının geliştirilmesine ön ayak oldu.

Dünyanın çok farklı ülkelerinde sayıları 800’ü aşan çocuk merkezli müzelerin ortak özellikleri vardır. Bu müzeler ilk olarak çocukların dokunup kurcalayabilecekleri nesnelerden oluşan sergiler tasarlarlar. Bu sergiler konularını gündelik hayat, biyoloji, arkeoloji, bilim ve teknoloji gibi konulardan alır. İzleyicilerine orijinal nesneler sundukları gibi, kopya malzemelere de erişmelerine olanaklar sağlarlar.  Bu müzeler, bir nesneden çok, bir insan için müze oluşturmak misyonuna ayak uydurmuşlardır. Çocuk müzelerinin bazı sergilerine örnekler verelim. Böylece müze nesnesi ile izleyici arasındaki ilişkinin nasıl dengelendiği, müzelerin sosyal sorumluluk işlevlerini nasıl yerine getirdiği ve nesnenin izleyiciye nasıl sunulduğu daha açık biçimde anlaşılacaktır.

Boston Çocuk Müzesi’nin 1964’ten beri uygulamaya devam ettiği müze kutuları öğretmenler için kopya malzemeler ve öğrenciler için materyal ve etkinlik setleri içerir. Müze kutuları aynı zamanda müze bavulu olarak da adlandırılır ve müze koleksiyonunda yer alan Japon kültürüne ilişkin malzemelerin kopyalarından, tanıtım kitapları ve görsellerinden oluşur. Müzenin en çok ilgi gören sergilerinden biri ‘Siyah Boston (Boston Black)’dur. Bu sergi bölümünde Boston’da yaşayan siyahi vatandaşların geçmişi, kültürel çeşitlilikleri ve Bostan için ifade ettikleri üzerine çok sayıda alt bölüm vardır. Sergide, Geleneksel Afro Karayip kutlamaları için oluşturulmuş bir karnaval alanı ziyaret edilebilir. Bir Dominik mağazasında alışveriş yapılabilir. John Smith’in Berber Dükkanı’nda Afro-Amerikan saç modelleri ve güzellik fikirleri hakkında bilgi edinilebilir. Bu sergi özünde ırk, etnik köken, kimlik ve topluluk hakkında hazırlanmış bir açık diyalogdur.

Brooklyn Çocuk Müzesi’nce hazırlanan Doğaya Komşuluk (Neighborhood Nature) sergisi, bir su birikintisi, plaj, orman ve hatta arka bahçenizde dikkatinizi çeken canlı formları ile ilgilidir. Sergide çocuklar balık gözüyle dünyaya bakabilmekte, çeşitli balıkları, su kaplumbağalarını izleyebildiğiniz bir mini akvaryumu görebilmektedir. Özel kameralar ve dinleme cihazları yardımıyla suyun altındaki dünyaya hem seyirci hem de dinleyici olunabilmektedir. Bu su birikintisinin hemen yanında küçük bir şelale oluşturulmuştur. Sergi, herkesin çeşitli etkinliklere katılabilecekleri bir bahçede devam eder. Miami Çocuk Müzesi’nin sürekli sergilerinden biri olan “Sanat Hakkında (About Art)”, dünyada ünlü sanatçıların çalışmalarının kopyalarını içeren bir sanat sergisidir. Bu sergide çocuklar Miro’nun, Picasso’nun, Leonardo’nun ve Chagall’ın başyapıt niteliğindeki eserlerini yakından inceleyerek benzerlerini yapar, sanatçıların özel tekniklerini inceler ve sanat malzemeleri hakkında bilgi edinir.

Avrupa’nın ilk çocuk müzesi olarak bilinen Frankfurt Çocuk Müzesi’nde açılan “Kentin Altında Ne Var?” sergisi şehrin tarihi, coğrafyası, jeolojik özellikleri, biyolojik yaşamı, arkeolojik zenginlikleri ve sosyal yaşam ile ilgili temel bilgileri çocuklara eğlenceli ve öğretici sergi bölümleri aracılığıyla sunmayı amaçlamaktadır. Sergi alanına Frankfurt kentinin metro ve raylı sistem modelleri yerleştirilmiştir. Arkeolojik zenginlikleri kazı havuzu, konservasyon laboratuvarı ve araştırma odası eşliğinde çocuklara aktarılmaktadır. Bu sergi ile bağlantılı olan bütün müze bölümlerinde bilgi verilmeden ve etkinliklere başlanmadan önce, pedagoglar tarafından yönlendirme bavulları hazırlanır. Bu bavulların her biri müze içinde yer alan sergiler ile ilgili bilgi ve yönergeler içerir. Sergide bir de II. Dünya Savaşı ile ilgili bir bölüm yer almaktadır. Savaş şehre büyük bir yıkım getirmiş ve insanların zihinlerinde ve kalplerinde derin bir yer edinmiştir. Bu nedenle müze, savaş ile toprak altını biraraya getirerek savaş boyunca şehrin altında kurulan bambaşka bir hayatı çocuklara aktarmak amacıyla savaş yıllarında kullanılan bir hava saldırısı sığınağı, yer altı kileri ve mutfak hazırlamıştır. Müze yakın zamanda “Koleksiyon Tutkusu” ve “WOW Frankfurt Çocuk Müzesi’nin 45 yılı” isimli iki sergi açmıştır. Koleksiyon Tutkusu, Frankfurtlu çocukların gerçekleştirdikleri koleksiyonlar hakkında açılmış uzun soluklu bir sergidir. WOW isimli sergi ise, müzenin 1972’den beri hazırladığı sergilerin fotoğraflarını, posterlerini ve ana malzemelerini içeren bir belgesel sergidir.

Viyana’nın ünlü çocuk müzesi ZOOM, sanat ile daha çok ilgilenmekte ve sanatçı ile çocuk arasında etkileşim yaratan bir ortam sağlamaktadır. Sanatçılar ve bilim insanları müze tarafından sunulan programları geliştirmek amacıyla birlikte çalışırlar. Müzede etkileşimli sergi alanları stüdyo, laboratuar ve okyanus bölümü olarak üç bölüm bulunur. Zoom stüdyo çocukların ve gençlerin reklam ve tanıtım filmi çekebildikleri, çeşitli çevrim içi ortamlarda filmleri ve tanıtımları paylaşabildikleri bir sergi platformudur ve çocuklarla müze nesnesi arasında ilişki kurmaktadır. Rusya’da kurulan çok sayıda çocuk müzesi ise edebiyat ve sanat ağırlıklı sergi ve etkinlikler düzenlemektedir. Bu müzeler Rus kültürünü, yaşam biçimini, sanatını ve ulusal değerlerini çocuklara kazandırmak amacındadır. Atina’daki Yunan Çocuk Müzesi de benzerleri gibi çocukların motor becerilerini geliştirici sergiler kurmaktadır. Bunlardan biri çocukların inşaat işçisi, mimar ve mühendis rolüne girebildikleri “İnşaat Alanı” isimli sergidir. Sergi mimari projenin nasıl çizildiğini, hangi inşaat malzemelerinin neden seçildiğini, inşaat sürecinin nasıl işlediğini öğreten deneysel bir sergidir. Hawaii Çocuk Müzesi’nde açılan “Hawaii Gökkuşağı” sergisi Hawaii’de yaşamayı özel kılan şeyleri insanların öğrenmesini sağlamıştır. Geleneksel yaşam biçimlerinin hâkim olduğu günlerden modern Hawaii’nin kurulmasına kadar geçen sürede ülkede yaşananların öğrenileceği ve keşfedileceği bir sergi kurgulanmıştır. Meksika’daki Sol Del Nino Çocuk Müzesi de bilim, teknoloji, çevre konularında çalışmalar gerçekleştirmek, katılımcı, sorgulayıcı çocuk ve gençler yetiştirmek amacıyla etkileşimli sergiler açmaktadır. Müze sergileri Sürdürülebilir Ev, Geri Dönüşüm Atölyesi, Sera, Yaşam – Doğa, Sihirli Bilim, Sanat Atölyesi, Kare M ve Hemşirelik’tir. “Sürdürülebilir Ev” sergi alanında, ziyaretçiler, sera ve geri dönüşüm atölyelerinde bireysel ve grup çalışmalarında bulunur. Bu sergide yapılan çalışmalar ziyaretçilerin doğal ortamda deneysel yaşantılar sunmasına yardımcı olur. Alanın içerisinde güneş enerjisi, sera, güneş teleskopu ve rüzgâr tribünü alt sergileri yer alır.  Amman’daki Ürdün Çocuk Müzesi’nde de benzer bir sergi grubu yer alıyor: Hayal Bahçesi, Akvaryum, Arkeolojik Kazı Alanı, Yıldızlar ve Uzay, İnsan Vücudu, Şehir Manzarası ve Popüler Sanat…

Bu örneklerin sayısını artırmak mümkün. Üstelik farklı ülkelerden etkileyici örnekler vermek olanaklı. Hindistan’da Nehru Çocuk Müzesi, Nepal’in başkenti Katmandu’daki Çocuk Müzesi, Pakistan Karaçi’deki Barış ve İnsan Hakları Çocuk Müzesi, Japonya Hamada’daki Çocuk Sanatları Müzesi, İsveç Stokholm’deki Junibacken Hikâye Müzesi, Japonya Osaka’daki Kids Plaza, Tayvan Çocuk Sanatları Müzesi, Hollanda Antilleri’ndeki Curacao Çocuk Müzesi, Virgin Adaları Çocuk Müzesi, El Salvador’daki Tin Marin Çocuk Müzesi ve daha niceleri. Bu müzelerin neredeyse tamamı eğitimcilerin değişen rolünü, izleyici çeşitliliği sağlanmanın gerekliliğini, müzelerde teknoloji kullanımının önemini, eğitimin okul sınırları dışına çıkması ve profesyonelce çok yönlü olarak planlanması gereken bir olgu olduğunu, anlamlı öğrenme deneyimleri geliştirmenin önemini, toplumun her kesimine erişimin önemini, geleceği planlamanın ciddiyetini ve müzelerin güçlendirici yönünü gösteren etkileyici örneklerdir.

Bu müzelerin öne çıkan ortak özellikleri arasında neler yok ki: Ulaşılabilirlik, sorumluluk, şeffaflık, destekleyicilik, katılım… Bunların tamamı açık ara “en iyi müze deneyimini” yaşamanız için gerekli olan unsurlar! Çocuk ve gençleri kurumun merkezi haline getirerek onların doğru ve akılcı bir gelecek kurgusu içindeki yerini belirlemeye çalışan bu müzeler toplumdaki çeşitli organizasyonlarla iş birliği geliştirir, üniversitelerle iletişime geçer, diğer müzelerle ve genel halkla bütünleşirler. Sergi ve etkinliklerinde çocuk ve gençler aracısız olarak uzmanlarla buluşabilirler. Sanatçılarla sohbet ederler ve hatta onlarla atölye çalışmaları gerçekleştirirler. Kimi zaman bu sergilerin fikri de küratörlüğü de çocuklara aittir. Toplumdaki değişimleri gözleyip bunları farklı yöntem ve tekniklerle çocuklara yansıtmak bu müzelerin en büyük başarısıdır. Engelliye, çocukla birlikte sergiye gelen ileri yetişkine ulaşım kolaylığı sağlarlar. Uzun ve çözümlenemez sergi metinleri ve yetersiz bilgi etiketlerine yer vermezler. Aklınızı başınızdan alan bir nesneye ya da benzerine en azından dokunarak öğrenme becerinizi geliştirmenize olanak sağlarlar. Uzaktan erişim seçenekleriyle müze atölye çalışmalarınızı evinize dahi taşırlar[i]. Ulaşılabilirlik bundan daha verimli bir şekilde hayata geçemez.

Çocuk müzeleri özellikle müze ile izleyici arasındaki sosyo-ekonomik ve kültürel engellerin kaldırılmasını sağlar. Tarih sahnesine çıktıkları 1899’dan beri başta okullaşma oranının düşük olduğu buhran yıllarında olmak üzere farklı dönemlerde izleyicisinin sosyal ve kültürel etkinliklere erişimini kolaylaştırmayı amaçlamışlardır. Farklı iletişim stratejilerinin ve medyanın anlaşılmasını sağlarlar. Bilim ve teknolojinin eriştiği en üst düzeyin göstergelerini, malzemelerini ve çıktılarını izleyicileriyle buluştururlar. Disiplinler arası çalışmayı gündeme taşıyan kurumlardır. Özellikle sergi tasarımı, sunumu ve yorumunda eğitimcilerin ve sanatçıların uzmanlığına başvururlar.

Türkiye’de 20. yüzyılın başından itibaren özellikle okul bünyesinde açılan müzelerin nesne üzerinden keşfetmeyi ve öğrenci merkezli eğitimi yaygınlaştırmayı hedeflediklerini biliyoruz. Arkeoloji müzeleri bünyesinde çocuk eğitim atölyeleri açılıyor ve müzede eğitim çalışması gerçekleştirmek isteyen öğretmen ve öğrencilerin kullanımına sunuluyor. Adana Arkeoloji Müzesi, Mersin Arkeoloji Müzesi, Urfa Arkeoloji Müzesi yakın zamanda çağdaş atölyelerle açılan yeni nesil müzelere örnek olarak verilebilir. Çocuk ve gençlerin öğretim programlarında yer alan bilim temalı konuları deneysel yöntemlerle keşfederek öğrenmelerini sağlamak için her ilde bir bilim merkezi kuruluyor; eğitim tarihine ışık tutacak malzemelerin derlenmesiyle eğitim tarihi müzeleri oluşturuluyor. Çocuk müzeleriyle benzer amaçlara sahip olan bu müzeler her şeyden önce öğrenme ve izleyici odaklı yaklaşımlarıyla okul dışında da nesneden öğrenmenin olanaklı ve benzersiz bir deneyim olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.

Çocuk müzeleri, içerik bakımından benzerleriyle aslında özgürlüğün, eşitliğin, adaletin ve katılımın önünü açacak kuşakların yetiştirilmesinde; kuşaklararası iletişim ve etkileşimin sağlandığı bir düzenin inşa edilmesinde; üretken ve yenilikçi bir müze inşasının olanaklı hale getirilmesinde itici birer güç.  23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının eşiğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 100. Yıldönümünde hem egemenliğin millete verilmesinde hem de bugünün çocuklara armağan edilmesinde de aynı amaç aranmalı. Ulusal egemenliğin inşasında ve sürdürülmesinde çocuk ve gençlere düşen rol büyük. Bu rolü onlarla paylaşacak çocuk müzelerine de her geçen gün ihtiyaç artmakta.

[i] Birçok çocuk müzesi youtube’da kanal oluşturarak müze atölyelerini çocuk ve gençlerin evlerine taşımayı başarmıştır. Boston Children’s Museum kanalını ziyaret etmenizi öneririz.

 

 

Daha ayrıntılı bilgi için kaynaklar

Gurian, E. H. (2006). “Brave Museums”, A Talk prepared for National Services. http://library.nma. gov.au/libero/docs/Libopac/bibliographies_files/EHGurian.htm

Cleaver, J. (1988). Doing Children’s Museums: A Guide to 225 Hands-On Museums. (2nd ed.). Williamson Publishing.

Shaffer, S. (2015). Engaging Young Children in Museums, 1st edition. UK: Routledge.

 

Ceren Güneröz